Sezai Karakoç’un Mona Roza’sı Muazzez Akkaya’nın hayatı ve aşk hikayesi

Sezai Karakoç’un Mona Roza’sı ve Cemal Süreya’nın uğruna soy isminden bir harf eksilttiği Muazzez Akkaya’nın hayatı gündem oldu. Sosyal medyada en çok merak edilen konular arasına giren Muazzez Akkaya’nın hayatı ve aşk hikayesi nedir? İşte, Türk edebiyatına damgasını vuran kadın, Muazzez Akkaya…

Türk edebiyatında şiirlere konu olmuş, şairlerin uğruna mücadele ettikleri kadın Muazzez Akkaya’nın hayatı çok merak ediliyor. Sezai Karakoç’un Mona Roza’sı, Cemal Süreya’nın onun için soyadından bir harf eksilltiği Muazzez Akkaya’ya çok sayıda şiirler yazılmış. Ancak ne yazık ki Akkaya bu şiirleri saklamamış. Muazzez Akkaya, “Bana yazılan şiirleri zaman içinde ne yazık ki kaybettim, buna gerçekten üzülüyorum, keşke saklasaydım.” dedi.

TÜRK EDEBİYATININ MONA ROZA’SI MUAZZEZ AKKAYA’NIN SIRRI

Mülkiye Mektebi’nde aynı sınıfta okuyan Muazzez Akkaya, Cemal Süreya ve Sezai Karakoç’un hikayesi…

Aynı zamanda çok iyi arkadaş olan Cemal Süreya ve Sezai Karakoç, birbirlerine Muazzez Akkaya için yazdıkları şiirleri okusalar da aralarında bir mücadele de vardı. İki taraf da Muazzez Hanım’ın kalbini kazanmak için iddiaya girmiş ve kaybeden tarafın soy isminden bir harf eksilteceğine dair anlaşmışlar.

Rivayete göre iddiayı Cemal Süreya kaybedince aslında “Süreyya” olan soy ismini “Süreya” olarak değiştirmiş. Sezai Karakoç da Muazzez Akkaya için tek gül anlamına gelen Mona Roza şiirini yazmış. Şiirde dikkat çeken nokta ise akrostiş formda yazılmış olması. Kıta başlarındaki harflerler oluşan kelime “Muazzez Akkayam”.

Uzun süre gizli kalan bu sır, ilk kez 2007’de kamuoyuna yansıdı. Hem Sezai Karakoç hem de Cemal Süreya hayata veda etti ancak Muazzez Akkaya, 94 yaşında, evlatları ve torunlarıyla mutlu bir yaşam sürüyor.

Mona Roza Muazzez Akkaya

MUAZZEZ AKKAYA SESSİZLİĞİNİ BOZDU

1930 yılında doğan ve koca bir döneme şahitlik eden Muazzez Akkaya, 50’lerin Türkiye’sinde maliye ve hukuk eğitimi alarak kendi ayakları üstünde durmayı başarabilmiş kadınlarımızdan.

Babası Hamit Akkaya Kurtuluş Savaşı’nda görev yaparak İstiklal Madalyası’yla dönmüş. Akkaya, ailesinin her zaman Cumhuriyet’in kıymetini bildiğini ve özellikle de kız çocukların eğitimine ne kadar önem verdiklerini anlatarak “Bizler İstiklal Harbi’nden yeni çıkmış genç Cumhuriyet’in çocukları, gururlu bir nesildik. Genç kızlara, kadınlara değer veren Cumhuriyet’le birlikte çok mutluyduk” dedi.

Kandilli Lisesi’ni bitirdikten sonra 1949 yılında Mülkiye Mektebi’nin yatılı sınavını kazanan ilk kız öğrenci olduğunu belirten Muazzez Akkaya, o dönem kız yatakhanesi olmadığı için okula evden gidip gelmek zorunda kalmış. İlk başta okulda tek kız öğrenciymiş ama sonra 8 kız öğrenci olmuşlar ve güzel bir arkadaşlıkları olmuş.

Mülkiye Mektebi’nden sonra 30 yıl boyunca Hazine avukatlığı yapan Akkaya, tüm zorluklara rağmen işini bırakmayı hiç düşünmemiş. Tüm kız çocuklarına da şu öneriyi yaptı: “Kız çocuklarının muhakkak eğitimlerini alması, çalışmaları ve kendi ayakları üzerinde durmaları lazım”.

4 çocuk sahibi olan Muazzez Akkaya, zaman içinde çocuklarından birini kaybetmiş ve şuan İstanbul’da ikamet ediyor. Akkaya, torunlarıyla vakit geçirmekten, kitap okumaktan ve sosyal hayatını canlı tutmaktan çok hoşlandığını dile getiriyor. Ayrıca çeşitli sivil toplum kuruluşlarında da görevler almış.

CEMAL SÜREYA’NIN AŞKINA HİÇ KARŞILIK VERMEMİŞ

Muazzez Akkaya, Cemal Süreya’nın kendisine olan aşkı için şöyle konuştu: “Cemal Süreya daha çok cebime şiirler koyardı. Sonra sınıfa girince aynı şiiri tahtada da görürdüm. Şiirlerin ona ait olduğunu sonradan öğrendim. Ben o dönem bu şekilde bir arkadaş edinmeyi, ilerletmeyi hiç düşünmedim”.

SEZAİ KARAKOÇ’A İHTİMAL BİLE VERMEMİŞ

Sezai Karakoç’un çok daha ısrarcı davrandığını ama ona ihtimal bile vermediği anlatan Akkaya, sebebini ise şöyle açıklıyor: “Büyüklerimizin kafamıza çiviyle çaktıkları bazı fikirler var, ‘erkek yaşça büyük, hanımı ondan küçük olmalı’ gibi. Annem-babam, çevremdeki herkes de böyleydi. Sezai Karakoç da benden 1-2 yaş kadar küçüktü, benim için ilk handikap oydu zaten. Bu nedenle ihtimalini bile düşünmedim çünkü kafamda yaş konusu yerleşmişti”.

SOY İSMİNDEKİ HARF SİLDİRME OLAYININ GERÇEK YÜZÜNÜ ANLATTI

Cemal Süreya’nın soy isminde bir harf eksilmesi olayına ilk kez açıklık getiren Muazzez Akkaya, şöyle konuştu:

“Benimle gelip konuşmaya hiç çalışmadı. Bir iddiaya girmişler, onun sonucu soy isminden bir harfi attığı doğru. Hangimiz daha ileride olursak, diğeri bir şeyinden vazgeçecek diye iddiaya girmişler. Bu olay olduğunda Mülkiye’nin kafesinde arkadaşlarımızla oturuyorduk. Arkadaşlarım yanlarında Sezai Karakoç’la gelmişti. Aynı masadaydık. Sonra diğer arkadaşlar kalkıp gidince ve sadece Sezai Karakoç’la benim masada kaldığım anı görünce Cemal Süreya, soy isminden bir harfi sildirmiş. Bana böyle izah etmişlerdi.”

EŞİYLE PROBLEM OLMASIN DİYE AŞK ŞİİRLERİNİ KAYBETMİŞ

Ne Karakoç’a ne de Süreya’ya hiçbir şekilde umut vermediğinin altını çizen Akkaya, mektepte ne kadar sosyal ve enerjik bir öğrenci olduğunu, pinpon olmayı çok sevdiğini anlattı. Kendisine yazılan şiirleri saklamadığı için pişmanlığını dile getiren Akkaya, “Bana yazılan şiirleri zaman içinde ne yazık ki kaybettim, buna gerçekten üzülüyorum. Evlenirken problem olmasın diye düşünerek ablamın evinde bir yere koymuştum. Sonra da eşimle bir sorun yaşamayalım diye geri almadım. Maalesef orada da şiirler zamanla telef oldu. Buna gerçekten üzülüyorum, keşke o şiirleri saklasaydım” dedi.

“BİR KAHVE İÇMEK İSTERDİM”

Sezai Karakoç’un hayatı boyunca hiç evlenmemesine ilişkin şunları aktardı: “Böyle bir duruma sebep verdiysem diye üzülüyorum ama bir yerden de teselli oluyorum çünkü hiçbir yakınlık göstermedim, umut vermedim. Ancak üzüldüğüm bir şey var, Sezai Karakoç’u vefatından bir ay kadar önce Fenerbahçe sahilinde gördüm. Karşıdan yürüyordu ve o kadar dikkatli bana bakıyordu ki… Ama beyaz saçları, sakalları olunca tanıyamadım. Bir süre sonra gazetede vefat ilanını görünce onun Sezai Karakoç olduğunu anladım. Eğer o olduğunu bilseydim, bir kafede oturup beraber bir kahve içmek isterdim.”

Edebiyat tarihi boyunca adına şiir yazılan çok sayıda kadın olduğunun altını çizen Muazzez Akkaya, bu hikayelere ilişkin eşi Orhan Giray’la hiç konuşmadıklarını ifade etti ve “Rahmetli eşimle çok mutlu günler geçirdik, iyi ki de onu seçmişim. Eşimle bu konuları hiç konuşmadık ama belki de haberi vardı. Çünkü bana küçük bir şiir de yazmıştı. Dizeleri hatırımda, ezberimde, ‘İsterim ömrümce, buldum ben gönlümce/Gözlerimde yaş, arzuyla demlenince’ böyle bir şiirdi. Belki çok küçük bir şiir ama emek verip, buna uğraşması benim için çok kıymetliydi” şeklinde konuştu.

MAHREM ŞİİR: MONA ROZA

Emine Öte tarafından yazılan ve Cumhuriyet’in 100.yılında okuyucularla buluşan Mahrem Şiir: Mona Roza kitabı hakkında da şu değerlendirmelerde bulundu:

“Türk edebiyatına damga vuran nice şairle birlikte ölümsüzleşen kadınlar da var. Bence Muazzez Hanım da onlardan biri. Kitap, sadece aşkı değil, bir Cumhuriyet kadını Muazzez Hanım’ı, genç Cumhuriyet’i ve kızların eğitim almasının ne denli önemli olduğunu işliyor. Mülkiye Mektebi’ni bitirip çok önemli noktalara gelen kadınlar var. Bu düşünceyle de kitabımı Cumhuriyet’in 100. yılında, 29 Ekim’de Türk kadınlarına bir armağan olarak çıkarttım. Cumhuriyetimizin 100. yılına armağan olsun, Muazzez Hanım’ın hayatı genç nesillere örnek olsun istedim.”

Muazzez Akkaya, kadınların yönetim kademelerinde ve siyaset alanındaki varlıklarını çok önemsediğini ifade etti.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir